22 Ocak 2010 Cuma

Türklerde Güneş Kültü

Kazım Mirşan'ın araştırmaları sonucunda derlemiş olduğu yazıları, Ön-Türkler hakkında gizli kalmış bir çok bilgiyi açığa çıkarıyor. Güneş Kültü yazısında Buğ'a verilen Buğluk ünvanı  törenini, bu törende Ön-Türklerin kadına verdikleri önemi ve daha bir çok bilgiyi bulacaksınız.

ÖGÜL-UKUS insanı, tek ve yaratıcı kudreti ifade için güneş resmi çizmiştir. Bu hiç bir zaman onun güneş’e taptığı anlamına gelmez!.. Gökte ve yerde gördüğü en kudretli cismi, ve de tek olan bu cismi, Yaradan’ın sembolü olarak kullanmıştır. Çünkü Güneş hayat verir, toprağı canlandırır, bitkileri yeşertir. İnsanları ısıtır. Bazen de kurutur, öldürür. Sonsuz bir enerji kaynağıdır.


Gök’ten yeryüzüne inen yalkınlar; ışık, ısı, iyilik, rahmet, ve berekettir. Bu yalkınları Cumhuriyet Halk Partisi kurulduğu zamanki bayrağında da görüyoruz.



Günümüz Uygurlar'ı, dualarında "Ey Güneş’i ısıtan Tanrı!" derler… Yani "Güneş bizi ısıtıyor, ama biliyoruz ki, onu da bir ısıtan var. " Bu anlayış Güneş Kültü’nün günümüze yansımasıdır.



Proto-Türkler’de Güneş Kültü ile ilgili en eski belge yukarda gördüğünüz, Tamgalı Say’da bulunan kaya resmidir. Tamgalı Say, Kazakistan’da, Almaata’nın ( Almati ) 160 km. kuzeybatısında Balkaş Gölü’nün güneybatısında, Ayırıs ( bugünkü ÇU ) nehrine açılan vadilerden biridir.

Resmin tarihi, Sovyet Bilim Akademisi araştırmacıları tarafından M.Ö. 8000 olarak tesbit edilmiştir. (KAZAK Epigrafikası, G. MUSABAY, A. MAXMATOV, G. HAYDAROV, Almati, 1971)

Kaya resminin anlatmak istediği şudur:



 KÜN ( Güneş ) ve EKİ ( Eyki-ay, tamamlayıcısı ) gökten yere, BUĞ’u takdis için inmişlerdir. Resmin sağ alt tarafında (saçlı iki insan figürü halinde) bulunmaktadırlar. BUĞ’a (bey) BU’luk (han) ünvanı vereceklerdir. Böyle bir ünvana sahip olan kişi, halkına bir kul gibi hizmet etmek zorundadır.

Bu zorunluluk, 1) bir GÖREV, ve 2) bir YETKİ’dir, aynı zamanda 3) KUTSAL’dır! Bu yüzden ünvan, ancak TAKDİS-KUTSAMA töreni ile verilir.

Dikkat edilirse, iki tane GÜNEŞ ve AY var…. Bir çifti yukarda, GÖK’te, diğer çift YER’e inmiş, insanların arasında ve baş tarafta… KUR'AN'da "İKİ doğunun, İKİ batının ALLAH'ı" şeklinde bir ifade geçer ki, buradaki hem GÖK'te, hem YER'de GÜN-AY olmasını hatırlatır.

BUĞ’a YETKİ verilmesi KÜN’deki ÜÇ HASSA ile mümkün. Bu da GÖK’teki KÜN’ün başındaki BENEKLİ ÜÇ HALKA ile gösterilmiş. Ayrıca ÜÇ HAYVAN’la bağlantı kuruyor… Bunu da İKİ KOL, BİR BACAK ile yapıyor… gene ÜÇ!… “ÜÇ” kelimesi en yüksek yeri gösterdiği gibi, aynı zamanda 3 sayısını da belirtir.

GÖK’teki KÜN’ün ( Güneş ) yanındaki AYTEN-TENRİSİ ( Ay ) ise EKİ ( iki ) niteliği taşımaktadır. Bunu başının etrafındaki çizgili halka ve benekli halka ile görüyoruz. Ayrıca iki hayvan, her birinde bir kol, bir ayak, toplam iki kol, iki ayak var.

Bir durup düşünürseniz, kaya resminin üst kısmındaki iki figürden ( dualite ) birinde hep üç, diğerinde de hep iki olmasını tesadüfle izah etmek, mümkün değildir. Zamanımızdan 10.000 yıl önce bu kaya resmini çizen Orta Asya İnsanı bir şeyleri sembolik halde dile getirmiş, anlatmıştır.

Devam ediyoruz… Ay’ın sol elinde iki parmak, sağ elinde bir parmak, ki, BU’ya ( HAN - Hüküm Sahibi, ve TEK, BİR ) işarettir. Toplam gene üç eder. Keçi ( Dağ Keçisi ) ve köpek ona ait hayvanlardır. Dağ Keçisi, yükseklere tırmanır, Tanrı’ya haber götürür. Köpek ise muhafızdır.

Kün Tanrısı’nın hayvanları ise inek ve Yolbars’tır ( Kaplan ). Yaratıcılığının sembolü “doğum vaziyetindeki ile keçi”dir, keçinin arkasındaki Dört Çizgi bunu gösterir. Bu sayı TOĞ-UR, TÖR-ET, TÖRT aşamalarından geçerek bugünkü haline ulaşmıştır. TOĞ-UR(AN) KADIN, TÖR-ET(ER), yani TÖR denilen, evin en mutena köşesine oturur.

Burada Kün Tanrısı, Ay Tanrısı denince sanki Tek Tanrı kavramından ayrıldığımız düşünülebilir. Ancak meseleye Allah’ın CELÂL ve CEMÂL sıfatları gibi bakmak gerekir. Yani ortada ikinci bir tanrı yoktur, “tanrı” denilse bile!.. tek TANRI’nın yansımasıdır. Zaten AY da GÜNEŞ’ten aldığı ışığı yansıtır, GÜNEŞ’in yüzünü (CEMÂL) gösteren aynasıdır.

Uygulanan EZ ED A EM, yani takdis merasimidir. EZ-takdis, ED-etme, yaratma, EM-duruş demektir. Hepsini birleştirince takdis etme merasimi tamlaması elde edilir. Bunu ayrıca sağ alttaki KÜN ve AY figürlerinin yedi yalkından oluşan saçlarından, eli belinde duruştan anlıyoruz. Bu EM pozisyonudur. Dünyada HAYAT’ın mümkün olduğunu, ve bunun GÖK’le ilişkisini gösterir.

Türkçe' de ALT kelimesi “temsilci” demektir. 6 çizgi veya 6 noktayla ifade edilir. EKİ (AY) bu töreni Tanrı adına yönettiğinden, temsilci durumundadır.

Dikkat edilirse, AY’ın başında 6 Yalkın bulunduğu, KÜN’ün başındaki 7 Yalkından birinin AY’ın başına uzanarak 7.yi tamamladığı görülür. Bunun çok derin mânâları vardır.

Diğer ÜÇ figürün tek kollarını havaya kaldırmış olması, GÖK’ü işaret ettiklerini, KUDRET’i GÖK’ten aldıklarını, belki de ŞÜKÜR ettiklerini gösterir.

Bu merasimin gerçekleşmesi için BUĞ’un eşinin de merasimde bulunması gerekir. Yani eşli olmayan, evli olmayan olgunluğa ulaşmış sayılmaz. HATUN’suz BUĞ (BEY) HAN olamaz!.. Bu da PROTO-TÜRKLER’de kadına verilen önemi gösterir.

GÖK’ten yere inmiş olan KÜN ve eşi AY, BUĞ’u YILAN ile takdis ederler. Çünkü YILAN, BU-OĞ-A (BOĞA) sıfatını taşımaktadır. BU (BUĞ- han, kral, yüce kişi) , OĞ (güneş, kutsal, şeref) A (artikel)… hepsini birlikte tercüme edersek YÜCE GÜNEŞ olur ki, YÜCE TANRI demektir. TANRI’nın kudreti GÖK’ten YER’e döne döne iner, bu da kıvrılan YILAN kavramı ile verilmiştir. . Resimde HALAY çeker gibi elele tutuşmuş YEDİ KİŞİ hareketleri ile YILAN’ı sembolize ederler. YILAN’ın kuyruğu ile BUĞ’a değiyor olması da ayrı bir mânâ taşır.

Sibirya etimolojisini inceliyen bir heyet , orada duydukları BOĞA kelimesini BOA sandıklarından , bu tropikal yılanın SİBİRYA’ya olmıyacağını, bu kelimenin HİNDİSTAN’dan ve SANSKRİTÇE’den geldiğini düşünmüşlerdir. Heyet GÜNEŞ KÜLTÜ ve TÜRKLER’deki YILAN-BOĞA ilişkisini bilmediklerinden bu sonuca varmışlardır. (Le Chamanisme, Payot, Paris, 1961)

Demek ki TÜRKLER’in BEY’i, bu TEKDİS MERASİMİ ile YÜCE HAN olmuştur. HAN sembolü “1”dir. EZ EDİ (takdis edilmiş) olmanın sembolü “7”dir. BU EZ EDİ (YÜCE HAN) tahtına, veya postuna BU EKİ A (eşi HATUN) ile oturacak ve halkına hizmet edecektir.

Bir kaya resminde yer alan 10.000 yıllık törenden bugüne yansıyan o kadar çok şey vardır ki!.. Ama biz halı ve kilimlerde hergün karşımıza çıkan eli belinde figürünü, ve döne döne halay çekilen milli oyunlarımızı hatırlatmakla yetinelim. EM ( eli belinde ) bugün dahi motif olarak İM diye anılır.

Ama kaya resminin anlattıkları bitmedi… KÜN’ün başında 3 DAİRE … En dışardaki halkada 19 BENEK var!.. US-yüce kat, 3 DAİRE - yüce kat tarafından ( görev, yetki, ve kutsallık) dalga dalga yayılıyor.

Ondokuz kelimesi OT OĞ EZ ON kelimelerinin sıkışmasından oluşmuştur. OT-OĞUZ-ON, TOĞUZ ON, ON TOĞUZ, ONDOKUZ... ON( halkının ) OT-OĞ-EZ ( kutsal GÜNEŞ TANRISI )

İşte TANRI’yı sembolize eden GÜNEŞ’in etrafındaki kutsal halkalara konulan bu 19 BENEK bu figürü diğerlerinden kesin olarak ayırıyor.

İşin enteresan yanı, 10.000 yıl öncesine ait bu 19 SAYISI, M.S. 600’lerde karşımıza KUR’AN-I KERİM içinde 19 MUCİZESİ olarak çıkıyor!..

İkinci halkada 17 BENEK var… EZ ED A ON kelimeleri birbirine kaynaşarak EZ-EDA-ON, CEDİ ON , ON CEDİ ( şimdiki KAZAK-KIRGIZ telâffuzu ), ve ONYEDİ… Yani EZ EDİ (takdis edilmiş, kutsal) ON(halkı için) …

En iç halkada 11 BENEK var… BU ER ON kelimeleri sıkışarak BİR ON, sonra da ONBİR olmuştur. BİR (HAN’ın özelliği, tek)… ON (halkına), yani ON halkına HAN (olmak üzere)…

İki ucu bitişmiş çizgi halindeki kafa dairesi EM’dir. UÇ-EM (takdis eden, takdis olunan)

Biz buradan iki mânâ çıkartıyoruz. Birincisi TAKDİS EDEN TANRI açısından. İkincisi ise TAKDİS OLUNAN BEY açısından…

Bu sembol bütün insanların yaratıcı TANRI açısından bakınca, “Ben, yüce güneş Tanrısı, kutsayarak yarattığım On halkının beyini takdis ederim, onu size hizmetle görevlendirir, üstün yetkiler veririm” anlamına gelir. TEK ve YÜCE TANRI’nın sembolü olan GÜNEŞ, insanların üzerinde ve onlara hâkimdir.

TANRI tarafından kutsanan BEY açısından ele alırsak, BEY ve HATUN’u halkın üzerindedir ve bu sembol “Ben Yüce Güneş Tanrısı tarafından kutsanmış On halkının takdis edilmiş, görevlendirilmiş Beyiyim.” anlamına gelir.

Ay Tanrısı figürüne gelince, onun başında Çizgili iki Daire, ve dışta 17 Benek vardır. Tümünü ele alırsak, US ( GÜNEŞ TANRISI ), EZ ED A ON ( 17 benek ), EK A ( iki daire ), EZ AD A ON ( çizgilerle ayrılmış 17 halka boşluğu), EK A (2., 2 parka, 2 hayvan) kelime ve sembollerini görürüz.

Bunu da gene iki ayrı şekilde açıklamak mümkündür. Birincisi, “Ben Yüce Tanrının On halkını takdis eden hayır sahibiyim,” yani “TANRI’nın RAHMAN (veya RAHİM) vasfıyım” anlamına gelir.

İkincisi, HATUN açısındandır. “Ben Yüce katın kutsandığı On Halkının Bey eşiyim, Beyin kudreti yanısıra hayır sahibi, merhamet sahibiyim” anlamına gelir.

Sonuç olarak, KAYA RESMİ’nde KÜN-EKİ’nin (GÜNEŞ ve AY) YÜCE TANRI adına ON HALKI’nın BEY’ini takdis ettiğini görüyoruz. Ancak TEK ve YÜCE TANRI’nın resmi yoktur bu konfigurasyonda. Onun KUDRET’inin, YARATICI vasfının, ve RAHMET’inin, yani CELÂL ve CEMÂL sıfatının sembolize edilmiş haliyle karşı karşıyayız.

Türkler Yüce Yaradan için bir yer tayin etmemişlerdir. O’na TANRI, demiş, YARADAN sıfatı dışındaki özelliklerini ESİS kelimesi ile ifade etmiştir. YER TANRI, GÖK TANRI, AY TENRİSİ, KÜN TENRİSİ gibi ifadeler hep bu TEK TANRI’nın belirli özelliklerini ifade için kullanılmıştır... Bunu, binlerce “tanrı”sı olan HİNDUİZM ve BUDİZM’de de görüyoruz.

HAN’ın yanında HATUN’u ifade eden BU EKİ A kelimeleri zamanla BEGİK, BİKE şekline dönüşmüş, KRALİÇE anlamına kullanılmış, SANSKRİTÇE’ye , oradan URDUCA ve başka dillere BEGÜM olarak geçmiştir.

Son olarak belirtelim, PROTO-TÜRKLER’in bir TANRI adı olarak kullandığı ESİS kelimesi, OT-OĞ’da (MISIR’da) karşımıza İSİS olarak çıkar!

Bu makaleyi paylaş :

0 yorum:

Blogger Template by Clairvo