24 Ocak 2010 Pazar

Türklerde Yılan Kültü

Yılan Kültü, birçok coğrafyada karşımıza çıkmaktadır.  Bu da bizi yılan kültünün tek bir kaynağı olduğuna , diğer coğrafyalara taşındığı sonucuna götürmektedir. Bu yazımda yine Kazım Mirşan ve Haluk Tarcan'ın çalışmalarına yer verdim.

Orta asya insanının inancına göre Güneş Tanrısı, yalkınlarını yeryüzüne yılan şeklinde gönderir. O yüzden yılan kutsaldır.

Takdis Merasiminde anlatıldığı gibi, BOĞA sıfatını alan yılan'la, UYULAN arasında bir ilişki vardır.




GÖK’ten yere inmiş olan KÜN ve eşi AY, BUĞ’u yılan ile takdis ederler. Çünkü yılan, BU-OĞ-A ( BOĞA ) sıfatını taşımaktadır. BU ( BUĞ - han, kral, yüce kişi ) , OĞ ( güneş, kutsal, şeref ), A ( artikel )… hepsini birlikte tercüme edersek yüce güneş olur ki, YÜCE TANRI demektir. Tanrı’nın kudreti, GÖK’ten YER’e döne döne iner, bu da kıvrılan yılan kavramı ile verilmiştir. . Resmde halay çeker gibi elele tutuşmuş yedi kişi hareketleri ile yılanı sembolize ederler. Yılanın kuyruğu ile BUĞ’a değiyor olması da ayrı bir mânâ taşır.

Gök’ten yeryüzüne’ne inen yalkınlar; ışık, ısı, iyilik, rahmet, ve berekettir. Güneş’in ışınları da , ateşten çıkan dalgalar da yılan gibi kıvrılarak etrafa yayılır. Bu yüzden yılan, hem ateşin, hem ocağın, hem de ailenin koruyucusu sayılır.

İslam’da yılan, Âdem ile Havva’yı kandıran ve onların Cennet’ten kovulmasına sebeb olan varlıktır. Şeytan’ın sembolüdür. Başı ezilmesi gereken bir yaratıktır.

Bu anlayış Müslüman olan Türkler’i etkilemesine rağmen, Yılan Kültü çeşitli şekillerde Anadolu’da varlığını sürdürür. Orta Asya’dan Anadolu’ya göç etmiş olan Hacı Bektaş, TAŞ’a biner ve YILAN’ı kamçı olarak kullanır, TAŞ’ı yürütür. Burada TAŞ, BEDEN’dir, YILAN ise NEFS’tir.

Yani insan, nefsini iradesinin kontrolüne alırsa, bedeniini istediği gibi kullanabilir ve Allah’ın kendi ruhundan üfleyerek insana bahşettiği kudreti harekete geçirebilir!..

Anadolu’nun hâlâ pek çok yerinde her evin bir yılanı olduğuna inanılır. Yılan’ın mekânı evin ocağıdır. ( GÜNEŞ-ATEŞ ve YALKINLAR ilişkisi ) evin koruyucusu, uğuru, bereketi olan yılana dokunulmaz. Yürükler, yılanı kedi gibi okşarlar!… Eğer herhangi bir sebeple o yılan öldürülmüşse, derhal yakılması gerekir. Ateşin çıkardığı yalkınlar ile yılan tekrar göklere döner, ve oradan yağmur, rahmet, ısı, bereket olarak tekrar yere iner.

Yılan aynı zamanda intikamcıdır!.. Eşini, yavrularını korur, onlara zarar verenden intikamını alır. Bu yüzden herhangi bir şekilde bir yılan öldürülmüşse, eşi de öldürülmek üzere aranır!..

Anadoluda bu konuda pek çok hikâye olması bir yana, Fakir Baykurt’un meşhur romanı "Yılanların Öcü" de  yılan, öcünü alması yönünden haksızlığa uğramış aileye örnek gösterilir.

Ön-Türkler’de Boynuzlu Yılan, Tüylü Yılan, Kanalı Yılan, Beyaz Kraliçe Yılan ve meşhur Şahmeran gibi pek çok yılan türü vardır. Bunlardan Kanatlı Yılan, Kazan şehrinin arması idi. Sonra Ruslar alıp MOSKOVA arması yapmışlar, bir de “ büyük canavar YILAN’ı öldüren Saint George” masalı uydurmuşlardır!


Kazan Şehri Arması

Tüylü Yılan ve Boynuzlu Yılan, Ön-Türkler vasıtasıyla Bering Boğazı’ndan aşarak Amerika kıtasına ulaşmış, Aztekler’in meşhur QUATZALKOATL'ı ( Tüylü Yılan ) oluşturmuştur.



Quatzalkoatl

Avrupa’da en eski yılan figürlerinin bulunduğu yer, İtalyan Alpleri’ndeki ( Val Camonica ) Kamunlar Vadisi’dir. Aşağıdaki resimde yılan, savaşçının elinde " Güç veren mızrak " olarak çizilmiştir... Eli mızraklı savaşçı ile, henüz mızrağı Güneş’ten çekip alamamış ( almak üzere olan ) bir başka savaşçı görülmektedir... Zaten bu figürden hareketle mızrak sembolünün Güneş’ten gelen yalkın, yani yılan olduğu sonucuna varılmıştır.


Bir diğer figür de Pelasg Yılanı’dır. Pelasglar eski Yunanistan’a gelip yerleşen Türklerdir. Yılan sembolünü onlar oraya taşımışlardır. Pelasg dili kaybolmuştur, Pelasg yazısı çözülememiş sayılır. Sebebi yine Batılı bilimi adamlarının Ön - Türkçe ve Türkçeye araştırmalarında mihenk taşı olarak yer vermemeleridir.


Bu Pelasg yazıtı, Kazım Mirşan  tarafından Ön - Türkçe olarak tercüme edilmiştir, ve anlamı şudur:

Atalarımızın adı olarak kaim olan şahsın ( Atalarımızın adının yerini tutan, dolayısıyla onu temsil eden kişinin ) yakılarak, canı uçmak suretiyle ( Tanrısına ) erişmiş bulunuyor. Ve buna göre o At-Ata ruhu olarak sizin rabbani ulunuzdur. ( At-Ata ruhu olarak sizin tanrısal ulunuzdur ).
Görüldüğü gibi, Güneş Kültü ve Yılan Kültü aynı kavramın iki değişik yönü halindedirler.
 
Yılan kültü,Yunan mitolojisinde Medusa olarak karşımıza çıkmaktadır.
 
Ön - Mısır hiyeroliflerinde yer alan yılan figürü, Batılı bilim adamları ve onların takipçileri tarafından “bilinmeyen bir dile ait kartuş” sayılmış, ve bir türlü deşifre edilememiştir... Halbuki Kazım Mirşan, figürü Ön -Türkçe tamgalardan yararlanarak çözmüş ve tüm kitabeyi tamamen farklı olarak okumuştur. Yukardaki bir eski Mısır resmi, yılanın yazı olarak ne ifade ettiği de yine yukarıda verilmiştir. UW UB OZ tamgalarından oluşan bu bir tek figür,

-“Yeryüzünden şekil değiştirerek, ( maddi alemden manevi aleme geçerek ) Tanrı’ya ilahi bir tarzda ulaşmak”
demektir... Yani, herkes yapamaz!

M.Ö. 4000’lere ait olduğu söylenen, ancak taşıdığı figürler itibariyle daha eski ( M.Ö. 6000 ) olması icabeden Van Başet dağındaki yazıt, şu tamgaları taşır:

UW = mukaddes, UŞ =majeste, OK-OŞ = kuant konfigurasyonu, ESİTİS = Ruhlar Âlemi, UÇ = uçuş

KUANT, “değişmez değer”dir… Bir insanda aranan “ CAN’ın ( veya RUH’un ) TANRI’yla özdeşleşmesi için gerekli ‘vazgeçilmez’ değerler” kastedilir... ESİTİS ile, “ruhların eninde sonunda varacağı yer” kastedilir. İSLAMİYET’teki sembolü ARAFAT’tır... Ve yazı şu anlama gelir :

Kutsal majestelerinin gerekli değerlere sahip olan canının ( veya ruhunun ) ruhların toplandığı yere uçuşu

Yani, topluluğun değerli lideri ölmüş, ahiret âlemine göçmüştür!.... Yazı bunu haber verir.
Bu makaleyi paylaş :

0 yorum:

Blogger Template by Clairvo